PARTİ SİSTEMİNDEKİ KIRILMA NOKTASI
Ekonomist ve Siyasi Analist İsmail Akpınar, federal seçimlere ilişkin grafikler üzerinden Almanya’daki parti sisteminde iki temel eğilim bulunduğunu belirtti. Buna göre sol bloktaki partilerin uzun vadeli gerilemesi dikkat çekti. 2002’de çoğunluğu elinde bulunduran sol-sosyal demokrat blok, yirmi yılda istikrarlı biçimde güç kaybetti.
Bu tabloyu değerlendiren Akpınar, “Grafikler ve bilimsel araştırmalar çok açık: Almanya’da siyasi partiler sistemi açıkça sağa kayıyor ama buna rağmen toplum genelde sağa yönelmiyor. Ortada bir temsil krizi var” dedi.
Akpınar, asıl değişimin toplumun ideolojik tercihlerinde değil, partilerin konumlanmasındaki yapısal dönüşümde ortaya çıktığını ifade etti.
MERKEZ SAĞDA SÖYLEM DEĞİŞİMİ
Analist, çalışmasına önemli bir boyut daha ekledi. Friedrich-Ebert-Stiftung’un 2024’te yayımladığı kapsamlı çalışmanın, CDU/CSU ve FDP’nin özellikle göç ve kimlik politikalarında geçmişte yalnızca radikal sağ aktörlerle ilişkilendirilen söylemlere belirgin şekilde yaklaştığını gösterdiğini aktardı.
Akpınar, “Bu değişim, grafiklerde görülen sağa kayışın yalnızca AfD’nin yükselişinden değil, aynı zamanda merkez sağın özellikle göç ve kimlik politikalarında daha sağcı kavram ve pozisyonlara yönelmesinden kaynaklandığını gösteriyor. Bu nedenle sağ blok genişledikçe, siyasal ağırlık noktası da sağa kayıyor” değerlendirmesinde bulundu.
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR SAĞA KAYIŞ YORUMUNU SORGULADI
Akpınar, analizinin grafiklere değil, Almanya’daki önde gelen araştırma kuruluşlarının verilerine de dayandığını belirtti. “Mitte-Studie 2024/25”, “Leipzig Autoritarismus 2024” ve “Populismusbarometer 2020” gibi çalışmaların incelendiğini aktaran Akpınar, Alman toplumunun geniş kesimlerinde ideolojik bir sağa kayış tespit edilmediğini söyledi.
Akpınar, “Almanya’da parti sisteminde bir sağa yönelim var; ancak bu, toplumun değerlerinin değiştiği anlamına gelmiyor. Araştırmalar, toplumun büyük çoğunluğunun hâlâ demokratik normlara bağlı olduğunu, radikal sağa yönelik açık desteğin ise sınırlı kaldığını gösteriyor. Bu nedenle ‘Rechtsruck’ kavramı çoğu zaman daha da karmaşıklaştırıyor” dedi.

“ALMANYA DEMOKRASİSİ KRİTİK BİR EŞİKTE”
Analizin en dikkat çekici bölümünde Akpınar, grafiklerin ortaya koyduğu yapısal sağa yönelişin toplum sağcılaşmadığı hâlde siyasal sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. Akpınar, şu uyarıda bulundu: “Siyasi partilerdeki sağa kayış zamanında durdurulmazsa, siyasi trend toplumsal gerçekliğe dönüşebilir. Bugün yaşadığımız toplumsal bir sağa kayış değil; sağa açılan bir temsil boşluğu. Bu boşluk demokrasi için kritik bir eşiğe işaret ediyor. Almanya’nın bel kemiğini oluşturan merkez sağ CDU/CSU ve FDP ile merkez solu oluşturan SPD ve Yeşiller’e burada önemli sorumluluk düşüyor. Özellikle göçmenlerle ilgili dışlayıcı dil kullanımından kaçınılması gerekiyor.”
Akpınar, asıl tehlikenin merkez sağ partiler içindeki bazı etkili isimlerin aşırı sağın dilini normalleştirmesi olduğunu kaydetti ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“Demokrasi, sadece kurumlarla değil, onu savunan siyasi aktörlerle ayakta durur. Merkez siyaset aşırı sağın kavramlarını ödünç alırsa, bu durum uzun vadede tüm topluma, özellikle de ülkede yaşayan 25 milyon göçmene olumsuz yansır.”
TARTIŞMA BEKLENENDEN DAHA DERİN
Akpınar’ın grafikleri ve bilimsel referanslarla desteklediği analiz, Almanya’daki “Sağa Kayış” tartışmasının yüzeyde göründüğünden daha derin olduğunu ortaya koydu. Analistin değerlendirmesine göre toplumdaki değerler büyük ölçüde sabit kalırken, siyasal temsil haritası hızla değişti.
Akpınar, çağrısını şu ifadeyle tamamladı: “Sorunu toplumda değil, siyasal temsil sisteminde aramalıyız. Almanya bugün bir dönüm noktasında; seçimler, söylemler ve siyasi pozisyonlar demokrasi için belirleyici olacak.”



