Sessiz bir dönüşümün içindeyiz
En çok mail aldığım konulardan biri, hatta çift terapisti olarak, kendi bilgi ve izlenimlerimi aktarmaya çalıştığım konunun önemi oldukça büyük.
Son 50 yılda dünya, aile yapısında büyük bir değişim yaşadı: evlilik isteği azaldı, boşanmalar arttı, doğurganlık hızları düştü ve toplumlar “nüfus çöküşü” riskiyle karşı karşıya. Bu sadece demografik bir değişim değil; psikolojik, sosyolojik ve kültürel bir alarmdır. Modern aileyi tehdit eden unsurlar arasında iletişim sorunları, duygusal uzaklık ve yetersiz destek mekanizmaları öne çıkıyor.
İletişim nedir? Hayatın ve ailenin can damarı
Bu noktada temel soruyu sormak gerekiyor:
Ailedeki, ilişkilerdeki, toplumdaki çöküşü hızlandıran temel etken nedir?
Cevap açıktır: iletişim.
İletişim sadece konuşmak değildir; duygu, düşünce, ihtiyaç ve beklentilerin doğru şekilde aktarılması ve anlaşılması sürecidir.
Bu yönüyle iletişim, yalnızca ailede değil:
- iş hayatında,
- ebeveynlikte,
- arkadaşlıkta,
- toplumsal düzende,
- kişinin kendi iç dünyasında bile
hayatın can damarıdır.
Bu damar tıkandığında sadece evlilik değil; güven, yakınlık, bağlılık, empati ve gelecek de zarar görür.
Aileyi ayakta tutan şey “sorunsuz olmak” değil, sorunları konuşabilen iki yetişkinin iletişim becerisidir.
Çatışmalar ilişkileri yıkmaz; konuşulamayan, yönetilemeyen, ifade edilemeyen çatışmalar yıkar.
Evlilik ve boşanma oranları: küresel perspektif
Evlilik oranları dünyada neden düşüyor?
- Avrupa’da evlilik oranları 1970’lerden bu yana %40–60 azaldı.
- OECD ülkelerinde evlenme hızı 1000 kişide 7–8’den 4–5’e düştü.
- Çoğu ülkede doğum oranları, nüfus yenileme eşiği olan 2,1’in altında.
Sonuç: Toplumlar artık kendi nüfusunu yenileyemiyor; bu tarihsel bir kırılmadır.
Boşanma oranları neden artıyor?
- ABD, Avrupa, Türkiye, Güney Kore, Kanada ve Avustralya’da son 25–30 yılda boşanma oranları %30–60 arttı.
- Türkiye özelinde son 20 yılda %47 yükseliş; nedenlerin %95’i geçimsizlik.
- Sorun ekonomik değil; iletişim, bağlanma, güven ve duygusal yakınlık eksikliği.
Sorunun kalbi: duygusal kıtlık ve iletişimsizlik
Günümüzde çiftlerin çoğu maddi sorunlardan değil, duygusal açlıktan ayrılıyor.
Başlıca nedenler:
- Duygusal zekâ ve ilişki becerilerinin zayıflaması: Tartışmalar yönetilemiyor, kırılganlık paylaşamıyor, güven krizlerine çözüm üretilemiyor.
- Dijitalleşme ve sosyal medya: Partnerler sürekli “ideal çift”lerle kıyaslama yapıyor; gerçek çatışmalar problem gibi algılanıyor.
- Bağlanma stillerindeki bozulma: Kaçıngan bağlanma artıyor; yakınlıktan kaçma, duygusal konuşmalardan çekinme ve bağlılık kaygısı öne çıkıyor.
Çözüm ve iletişim: ailenin kalbi
İletişim, aileyi ayakta tutan temel köprüdür. Günümüz çiftleri için uygulanabilir iletişim becerileri şunlardır:
1. Bireysel iletişim becerileri
- Duygu farkındalığı ve ifade: Partnerin ve kendi duygularınızı tanıyın, isimlendirin.
Örnek: “Şu an sinirlendiğini fark ettim, ara vermek ister misin?” - Ben dili kullanımı: Suçlamadan duyguları paylaşmak çatışmayı azaltır.
Örnek: “Böyle olunca kendimi yalnız hissediyorum.” - Aktif empati: Dinlediğinizi göstermek, anladığınızı geri ifade etmek.
Örnek: “Demek istediğin, bu durum seni üzüyor, doğru mu anladım?” - Duygu düzenleme: Yoğun öfke veya stres anlarında kısa molalar verin, nefes egzersizleri yapın.
2. Çift içi uygulamalar
- Haftalık paylaşım saati
- Olumlu geri bildirim ritüeli
- Ortak planlama
- Çatışma çözme adımları: Sorunu tanımla → Duyguları ifade et → Ortak çözüm üret → Kararı birlikte uygula.
3. Günlük pratik ve dijital stratejiler
- Görselleştirme ve metafor kullanımı
- Check-in ritüelleri
- Dijital iletişim sınırları
- Gün sonu paylaşımı
Çocuk ve nesil koruma: kritik boyut
- Boşanma yaşayan çocuklarda kaygı bozuklukları, akademik düşüş, güven ilişkilerinde bozulma, gelecekte bağlanma sorunları ve davranış problemleri gözleniyor.
- Çözüm: Çift terapisi ve ebeveyn iletişim eğitimleri çocukların güvenli gelişimi için kritik.
- Politika önerileri: Evlilik öncesi iletişim eğitimi, doğum sonrası uyum danışmanlığı, boşanma öncesi ilişki destek programları ve çocuk psikolojik destek hakkı güvence altına alınmalı.
Aileyi koruma politikaları: dünya modelleri
- İskandinavya: Uzun ebeveyn izinleri, ücretsiz kreşler, devlet destekli eğitim programları.
- Güney Kore ve Japonya: Dünyanın en düşük doğum oranları; gençler evlilikten uzak.
- Avrupa: Evlilik danışmanlığı, aile atölyeleri, devlet destekli çift terapisi merkezleri.
Amaç: Boşanmayı azaltmak ve aileyi desteklemek; doğum oranlarını artırmak için kapsamlı stratejiler şart.
Entegrasyon ve eğitim
- Bireysel beceriler: Ben dili, aktif dinleme, duygu düzenleme, çözüm odaklı iletişim.
- Eğitim yoluyla topluma yayma: Okullar, üniversiteler ve aile eğitim programları.
- Yerel ve dijital platformlar: Belediyeler, medya, sosyal kampanyalar, interaktif dijital içerikler.
- Devlet politikaları: Evlilik öncesi ve boşanma öncesi iletişim eğitimleri, çift terapisi sigorta kapsamına alınmalı, ulusal aile ve nesil koruma programları uygulanmalı.
Aile yok olursa gelecek de yok olur
Evliliklerin azalması, boşanmaların artması ve doğum oranlarının düşmesi sadece istatistik değil; insanlık tarihinin en büyük risklerinden biridir.
Sağlıklı iletişim kuramayan çiftler aile kuramıyor; aile kuramayan toplum geleceğini sürdüremiyor.
Çift terapisi, aile destek politikaları ve nesil koruma stratejileri artık bir seçenek değil, zorunluluktur.
“Doğru iletişim kurmak bir sanattır ve birçok sorunun çözüm anahtarıdır.”
Sevgilerimle,
Yeliz Çelebi Ergin
Araştırmacı–Yazar
yeliz-ergin@web.de



